Menu Close

Changeling—Perilerin Değiştirdiği Çocuk

Periler V
  • Sihir

Changeling, periler tarafından gizlice değiştirilen çocuğa verilen isimdir. Periler gizlice gelir ve çoğunlukla yeni doğmuş olan bebeğinizi kaçırıp yerine kendi bebeklerini ya da tahta, çorap, keçeden yapılmış oyuncak bebekleri bırakırlar. Bu bir Avrupa inanışı olsa da bu tarz hikayelerle Anadolu’da da sıkça karşılaşırız. Şimdi ilk olarak Avrupa’ya bakalım. Kendi çocuklarının yerine konduğuna inanılan peri çocukları genelde zayıf, hastalıklı, hiç ya da çok zor konuşan, engelli ya da devamlı ağlayan yani kısacası genel “bebek nasıl olur” kavramına uymayan çocuklardır. Aileler böyle bir bebeğe sahip olduklarında perilerin kendi “normal” çocuklarını alıp yerine peri çocuğu bıraktıklarını düşünürler. Perilerin kaçırıp, bebeğin yerine bıraktıkları cansız nesne her ne ise onu ateşe atmanın kendi çocuklarını geri getireceğini düşünürler. Ama eğer peri çocuğu gerçek bir bebekse onun üzerinde -burada anlatmayacağım- çeşitli işkence yolları denerler ki, periler dayanamayıp bebekleri tekrar geri değiştirsinler. Bazı anneler de bırakılan peri çocuğuna kendi çocuğuymuş gibi iyi bakar, böylece periler de onun çocuğuna iyi bakacaktır. Perilerin bu değiş tokuşu genelde kendi bakıma muhtaç hastalıklı çocuklarının bir insan ailesinin evinde yeterli bakımı görmesi ya da kaçırılan çocuğun peri diyarında perilere hizmet etmesi için yaptığına inanılır. Bazen de yerine bırakılan çocuğun aslında yaşlı bir peri olduğu ve iyi bakılması için insanlara bırakıldığına inanılır. Perilerin kaçırdığı çocuğunu periler diyarına gidip kurtarmak isteyen birinin çantasının olmazsa olmazları şunlardır: İncil-haç: Hristiyanlıkla beraber hikayelere yerleşmiştir.
Horoz: Periler öten horozdan korkarlar çünkü horoz ötünce sabah olmak üzere demektir, bu da perilerin saatinin sona erdiğinin işaretidir. Hançer: Demirin perileri uzak tutacağına inanılır. Evlere asılan at nalları da aslında nal yüzünden değil, naldaki demir yüzündendir. Tabi en başından itibaren bebeğinizi korumanın yolları da vardır. Tedbirli aileler perilerden bebeği korumak için beşiğinin yanına demir bir nesne asarlar ya da kundağına bir iğne yerleştirirler. Kundağın rengi genelde kırmızı olur çünkü kırmızının ateş gibi bebeği koruduğuna inanılır. Ateş demişken, bebeğin yattığı odanın ateşi hep yanmalıdır. Ayrıca babanın kıyafetinden bir parça da yine perilere karşı koruma sağlar. Bebekler doğduktan sonra ilk üç gün çok önemlidir ve 6 haftalık olana kadar bu korumalar devam ettirmelidir. Yani bizdeki 40 gün sadece Anadolu’da değil diğer kültürlerde de oldukça önemlidir. Örneğin, Çin’de bebeğe koruma sağlamak için muz kabuğunu yakıp külünü bebeğin alnına bir ay boyunca sürerler. Ya da Mısır’da yenidoğan eğer gözönünde olmazsa cinlerin kaçıracağına inanılır. Gelelim Anadolu’ya. Biz de anlatılan cinlerin/perilerin bebek kaçırma hikayeleri vardır ama en meşhur hikaye Albastı hikayeleridir. Alkarısı, Albıs gibi farklı isimler alabilir. Albastı yeni doğan bebeğe ve annesine musallat olan ve inanışı Sümerlere kadar dayanan bir iblistir. Albastı’dan korunmak için hem bebek hem anne 40 günlük lohusalık döneminde yalnız bırakılmaz, odası karanlık tutulmaz, odada açıkta bir bıçak bırakılır (çünkü metal, koruma sağlar.), yatağın başına Kur’an konur ve çevresi kırmızı bezlerle çevrilir çünkü albastı kırmızıdan korkar. Albastı üzerine zift dökülerek ya da iğne batırılarak yakalanabilir. Yakalayana “ocaklı” derler. Ocaklının ailesinden hiçkimseye Albastı zarar veremez ve ocaklı ailelerden alınan objeler Albastı’ya karşı koruma sağlar.