Shipton Ana
- Sihir
- Mitoloji
Bizim buralarda bir Nostradamus ya da Baba Vanga kadar bilinmese de, Mother Shipton ya da Shipton Ana İngiltere’nin en meşhur kahini ve cadısıdır.
Asıl adıyla Ursula, 1488 yılında İngiltere’de dünyaya gelmiş. Bu dönem çok önemlidir çünkü bu dönem merhem hazırlayan erkeklere “şifacı” dendiği, ama kadınların mahkemeler kurulup “cadı” diye yakıldığı dönemdir. Hatta hiçbir delile ihtiyaç duymadan sadece söz beyanı (çoğu zaman da iftira) ile tüm şüpheli kadınlar cadı diye yakalanabilir.
Neyse konumuza dönelim 😌
Ursula’nın annesi henüz 15 yaşında yetim bir kızdır ve tüm sorgulamalara rağmen çocuğunun babasının kim olduğunu söylemez. Ursula’yı da alarak kasabadan uzakta bir mağarada kızını büyütür. Annesinin de -gayet şüpheli bir kadın olduğu için- cadı olduğu söylenir. Hatta Ursula’yı bizzat şeytandan hamile kalarak doğurduğu anlatılır. (Tekrar hatırlatayım, dönem ‘osur osur ipe diz’ dönemi)
İki yıl mağarada annesiyle kalan Ursula, yerel halktan bir aile tarafından koruma altına alınarak evlat edilinir. Annesi ise uzakta bir yere bakıcı olarak gönderilir ve birkaç yıl içinde de ölür. Ursula ve annesi bir daha birbirlerini göremezler. Ursula’nın kambur sırt, kanca burun ve çarpık bacaklar gibi doğuştan gelen bazı fiziksel bozuklukları vardır. Yerel halk tarafından dışlanır. O da zamanının çoğunu doğduğu mağaranın etrafında ve ormanda geçirir. Zamanla orman, bitkiler ve çiçekler hakkında çok şey öğrenir ve bunlardan merhem, ilaç ve iksir yapmaya başlar. Bununla beraber bebekliğinden itibaren hakkında olağanüstü hikayeler anlatılır. Örneğin Ursula 2 yaşındayken üvey annesi dışarı çıkar. Eve geri döndüğünde kapıyı açık bulur ve korkarak komşularını yardıma çağırır. Kalabalık grup eve girdiğinde yüzlerce kedi aynı anda bağırıyormuş gibi sesler duyarlar ve Ursula’yı evde bulamazlar. Daha sonra annesi Ursula’nın garip bir şekilde kıkırdadığını duyar. Kafasını kaldırdığında 2 yaşındaki Ursula’nın çıplak bir şekilde şöminenin üzerinde, duvarda tencere-tava asmak için kullanılan demir sopanın üzerine kuş gibi tünediğini görür. Bir başka hikayede de Ursula ile dalga geçen adamların başına gelenler anlatılır. Birinin boyun bağı klozete dönüşür, ona gülen diğerinin şapkası lazımlık olur ve bir başkasının da aniden boynuzları çıkar. Bu belirtilerin bir zaman sonra kendiliğinden yok olduğu söylenir. Ursula 24 yaşına geldiğinde marangoz olan Tobias Shipton ile evlenir. Fakat bir kaç yıl sonra Tobias vefat eder. İşi gücü olmayan yerel halk da yine Ursula’yı kocasının ölümüyle suçlar. Bunun üzerine Ursula kasabadan kaçarak annesiyle yıllar önce yaşadığı mağaraya gider ve orada yaşamaya başlar. Yaptığı ilaçlar ve iksirler gitgide meşhur olan Ursula’nın ünü yaptığı kehanetlerin bir bir çıkmasıyla tavan yapar. Önce yaşadığı kasaba hakkındaki kehanetleri zaman için dünyanın geleceği hakkında kehanetlere dönüşür. Hatta 8. Henry’nin yazdığı bir mektupta Ursula’dan “York Cadısı” diye bahsettiğine dair yazılı kaynaklar vardır. Ursula ölene kadar mağarada yaşamış ve ölene kadar ilaç, iksir hazırlayıp kehanetlerde bulunmaya devam etmiştir. Cadıların topluca yakıldığı o dönem Ursula’nın zerre umrunda olmamıştır çünkü o, ne zaman ve nasıl öleceğini de görmüştür. Ursula Shipton’ın kehanetleri o öldükten yıllar sonra kitap olarak derlenip basılmıştır. Bazıları:
İngiltere’nin kaderi değişmesi gerektiğinde, Londra’da çok fazla ölüm gerçekleşecek. Demir bile su üzerinde tahta gibi batmadan yüzebilecek. Düşünceler göz açıp kapayıncaya kadar hızla tüm dünyada dolaşabilecek. Henüz keşfedilmemiş topraklarda ve kayalarda altınlar görülecek, insanlar altına hücum edecek. Günlük güneşlik Fransa üç kez kanlı katliamlara tanık olacak, halk özgürleşmeden önce üç zalim yönetici görecek.
Çok uzak ve güzel zamanlarda kadınlar, erkekler gibi pantolon giyecek ve saçlarını kesecekler. Bronzdan yapılma sopalara ata biner gibi binecekler. Tıpkı cadıların süpürgelerine binmeleri gibi. Resimler hareketlenip canlı gözükmeye başlayacak. Bulabileceğiniz diğer kehanetlerin büyük bir kısmı da uydurmadır. Hatta uyduranlardan bunu itiraf edenler de var. Eğer Kuzey Yorkshire’a giderseniz Shipton Ana’nın yaşadığı mağarayı da gezebilirsiniz. Bugün bile en çok turist çeken noktalardan biri. Mağarada bulunan kuyudan sızan suların değdiği objeleri taştaştırdığına inanılır ki bu kısmen doğrudur. Suyun sızdığı yere asılan objeler zaman için suyun içindeki minerallerle kaplanır sertleşir. Son olarak bir tür güve olan Callistege Mi güvesi kanadındaki yaşlı kadın profiline benzeyen desen nedeniyle Mother Shipton güvesi olarak isimlendirilmiştir.